Viyana Gezi Rehberi




PAMİR'in VİYANA GEZİ REHBERİ

     
                Viyana'yı görmek için pek çok sebep var. Avusturya'nın başkenti olan bu şehirde birçok müze, görülmesi gereken birçok saray, dünyaca ünlü opera binası,  lezzetli tatlılara sahip birçok pastane ve Alman şehirlerinden görmeye alıştığımız bir düzen var. Aslına bakarsanız  Avusturya'ya ait olduğunu bilmeseydim burayı bir Alman şehri zannedebilirdim. Bir de İstanbul'a uçakla 2  saat mesafede, yani çocuklu bir yolculuk için oldukça ideal. Giden herkesten çok iyi yorumlar aldığımız için biz de Pamir'in doğum gününde yakınımızdaki bu şehri bir ziyaret edelim ve 1. yaş günü pastamızı burada üfleyelim dedik.

               Planlama ve programlama ustası Anne Kılınç, gidilecek görülecek yerleri yola çıkmadan çok önce belirlemişti. Hatta gireceğimiz müzelerin yaklaşık sayısını, toplam giriş ücretlerini ve her gün hangi bölgelere gideceğimizi de belirleyip hangi şekilde (tek tek biletle mi yoksa toplu biletle mi) gireceğimize bile karar vermiştik. 5 gün kalmayı planladığımızdan, Viyana Uluslararası Havalimanına inince önce Viyana Pass lerimizi almamız gerekiyordu. 


Geziye çıkmadan önce internetten zaten satın almıştık. Sadece teslim almak için havalimanında ilgili kiosku bulduk. Satınaldığımızı gösterir e-postayı çıktı almadığımız için önce kendilerine mail olarak gelen onay mailini iletmemiz gerekti. Sonra şehir haritası ve metro biletleri ile birlikte vienna pass'lerimizi teslim aldık.

Peki Vienna Pass nedir?

           Vienna Pass, birçok şehirde benzerlerinin yaptığı gibi, şehirdeki birçok görülmesi gereken yerde  bilet yerine geçen  ve sıra beklemeden giriş imkanı sağlayan önceden alınmış bir pasodur. Gideceklere ayrıntılı bilgi ve dönem dönem olan internet indirimleri için: http://viennapass.com/


       "Viyana pes"lerimizi ve 48 saat geçerli metro biletlerimizi aldık. Gel gör ki  bu bilet, havalimanı ile şehir merkezi arasındaki ulaşımda yeterli değilmiş ve 1er bilet daha almak gerekiyormuş. Gittik, diğer insanların girdiği sıraya girdik (halbuki aşağıda makineden de alabilirmişiz), birer bilet daha aldık. Şehir merkezine giden metro istasyonuna gitmeden önce birşeyler atıştırmak için bir poğaçacıya girdik. Birkaç şey paketlettirdikten sonra, delikanlı bize "Bugün heryer tatil, açık market bir tek burada var, çıkmadan önce market ihtiyacınızı buradan alın" tavsiyesinde bulundu. İyi ki de öyle yapmışız, susuz kalırdık vallahi. Yaptığımız planlamadan biraz saptık ama. 

                           
 Yaptığımız gezi planlarının ekran görüntüsünü almıştım, yukarıdaki plandan  1 saat gecikmeli de olsa metroya bindik. Sonra bir de aktarma yaptık. Metrodan çıktığımızda hava oldukça güzeldi.


Akıllı cep telefonlarının navigasyon uygulamalarını çok seviyorum. (Ama pili çabuk bitirmelerini hiç sevmiyorum :) Cep telefonuma Viyana şehir haritası ve rehberi uygulamalarından indirmiştim. Gideceğimiz adresi haritada kolayca işaretledik ve telefonun yönlendirmesiyle kalacağımız adresi kolayca bulduk. 
          Konaklamamız hakkında da bilgi vereyim; Pamir'in  en sevdiği halası ve en sevdiği eniştesi de Viyanayı daha önce ziyaret etmişlerdi. Biz de onların tavsiyesini almak için kaldıkları oteli sorduk. Böylece AirBnb portalı ile tanıştık. İnsanlar evlerini tıpkı otel gibi bu ağ üzerinden kiralıyorlar. Yine Anne Kılınç'ın yoğun araştırmaları ile konumu harika ve tam bize uygun bir daire tuttuk.


Metrodan çıkıp dairemize doğru giderken Tuna Nehri üzerinde bir fotoğraf çektirelim dedik. Hava biraz serin, Anne Kılınç'ın üzerinde Baba Kılınç'a doğum gününde aldığı mont var. Eğer Mayıs ayında buraya gitme gibi bir planınız varsa yağmura ve soğuğa karşı hazırlıklı olmanızı öneririm.









Eşyaları eve yerleştirdikten ve Pamircik biraz dinlendikten sonra toparlanıp şehri keşfe çıktık. Otel yerine ev tutmuş olmak çok iyi oldu. Hem daha serbest hissediyorsunuz, hemde yerel halktan biri gibi oluyorsunuz.

Vakit geç olduğundan ziyaretten ziyade küçük bir yürüyüş yapalım dedik. Hava kararmış, en azından kapanış saati daha geç olan Stephansdom ziyaret edilebilir. Oradan da yemeğe geçeriz. Rotamızı çizdikten sonra yine telefonun yönlendirmesiyle yürüyüşe başladık. Biraz sonra yolların kalabalıklaşmasıyla merkezi bir yerlere geldiğimizi anladık.

İlk karşılaştığımız öğe Anker Uhr.



Anker Saati
1911-1914 yılları arasında ressam ve heykeltraş olan Franz von Matsch tarafından yapılmıştır. Her saat başında farklı bir tarihi karakter önünden geçmektedir. İçinde bulunulan saat dilimi, figürün kafasının üstünde, roma rakamı ile gösterilmektedir. Dakika ise soldan sağa ilerlerken yine bu roma rakamının da üzerindeki okla işaret edilmektedir. Biz ilerlemeyi izleyecek kadar önünde durmasak da hoş bir görüntü olduğunu söylemeliyim.
 İnsan kalabalığını takip ederken birden karşımızıa tüm görkemiyle Aziz Stefan Katedrali çıkıverdi. Oldukça heybetli duran yapıyı yarın gündüz gözüyle ziyaret etmeye karar verdik. Ne de olsa yolu öğrendik.

Buradan schnitzel yemek için planladığımız ilk yer olan Plachuttas Gasthaus restoranına gidelim dedik. Kalabalığı görünce "buraya da mı rezervasyon gerekiyordu acaba?" diye düşünürken bir görevli bizim için bir masa ayarladı. Siparişlerimizi de almaya Türk garson geldi. Şimdi daha da rahatladık. Yeme içme ile ilgili bölüm için buraya tıklayın.

2. gün şehir merkezini tekrar dolaşalım dedik. Bu sefer açık olan müzelere de gireceğiz. İlk durağımız dün içine girmediğimiz Stephansdom.


Stephansdom: 

          Yani Aziz Stefan Katedrali 1147 yılında inşa edilmiştir. Gotik tarzda inşa edilmiş katedrali bir ürlü kadraja sığdıramadım. Yapı çok heybetli duruyor, şehrin en önemli simgesi olması gayet doğal. Vikipedide burayla ilgili ilginç bir de bilgi buldum;

           Katedralinin çan kulesinde 1534'de ihdas edilen; Osmanlı akıncılarının yaklaştığını görüp çan çalarak Viyanalı'lara haber vermekle görevli bir memuriyet, ancak 1956'da Viyana Belediye meclisince Artık bir Osmanlı tehlikesi kalmadığından ve bu görevin lüzumu olmadığı için..kaldırılmıştır.

Katedralin önünde operaya bilet satan, geleneksel kıyafetler giymiş birçok satıcı var. Birimizi görünce bilet satmak için yaklaşsalar da Pamir'i fark ettiklerinde sanırım "opera bunlara gelmez" diye düşünüp geri dönüyorlardı.

Buradan yönümüzü Albertina Müzesi'ne çeviriyoruz. 


Yine şehir merkezinde bulunan bu müzede binlerce sanat eseri var.







       

         Viyana'nın çocuklu bir aile için güzel yanlarından biri de neredeyse her yere bebek arabası ile gidilebiliyor olması. Gezdiğimiz yerler içinde sadece bir yerde asansör yoktu ama orada da zorlanmadık. Tüm metro duraklarında, müzelerde, saraylarda engelliler ve bebek arabaları için uygun platformlar, asansörler yapılmış.


Müzenin hemen girişinde, Avusturyanın en uzun süre hüküm süren imparatoru Franz Joseph'in at üzerindeki heykeli yer almaktadır.


Bir sonraki durağımız Hofburg Sarayı;






Yüzyıllar boyu Habsburg kraliyetinin merkezi olan saray 13. yzyılda inşa edilmiştir. Schönbrunn sarayı yapıldıktan sonra burası kraliyet tarafından kışlık saray olarak kullanılırmış. Saray ziyaretçiler için birkaç bölüme ayrılmıştır.
- Sisi Müzesi
- Imparatorluk Dairesi
- Gümüş koleksiyonu
- İspanyol Binicilik Akademisi


Sisi: Yukarıda heykeli olan I. Franz Joseph'in karısı ve Avusturyada kendisinden en çok bahsedilen ve asıl adı Elisabeth olan imparatoriçedir. O zamanlar Avrupanın en güzel prensesi diye bilinirmiş.  Halk tarafından sevilmesine karşın sarayda kurallara oldukça  karşı gelen ve saray eşrafının tepkisini toplayan biriymiş. El yazısıyla yazdığı notlar sarayın çeşitli yerlerine büyütülerek konmuş. Hayatının mutlu geçtiğini söylemek güç. Yine şehirde bulunan Madame Tussauds müzesinde balmumundan yapılmış heykelinin fotoğrafını çekmiştim. Yandaki fotoğraf oradan. Kendisi ile ilgili sonradan birçok kitap yazılmış ve filmler çekilmiştir.




Sisi Müzesi: İçerisinde kraliçe Elisabeth'in ben diyeyim yüzlerce siz deyin binlerce ihtişamlı tabak çanağı, yemek takımları, kişisel eşyaları bulunan müzedir.


Eminim bunca tabağın içinde daha sofraya çıkamadan müzeye kaldırılmış olanı vardır. Fotoğrafları takip ettiyseniz oğlumun fotoğraflara katkısını farkedeceksiniz. Kucağımda Pamir fotoğrafçılık pek eğlenceliydi. Bir kısım fotoğrafların üzerinde elleri, bir süre sonra farkettim ki fotoğrafların hepsinin ortası beyaz, Pamir objektifi parmaklamış :)

İspanyol Binicilik Okulu
Bir sonraki ziyaretimizi binicilik okuluna yaptıysak da etkinlik saati çoktan bitmişti. Dolayısıyla buraya gidecekler önce etkinlik saatlerini veya günlerini kontrol edip sonra planlama yaparlarsa daha verimli bir gezi olur. İspanyol Binicilik Okulu 450 yıldan bu yana binici yetiştiren bir enstitüdür. aşağıdaki video sanırım bir fikir verecektir:





Sırada Habsburg Hanedanının yazlık sarayı olan Schönbrunn Sarayı;


Schönbrunn Sarayı

       1569'da, Kutsal Roma İmparatoru Maximilian II, bir tepenin altında Viyana nehrinde büyük bir su ovasını satın aldı. II. Maximilian günümüzde sarayın bulunduğu bölgede kaynayan bir su görüp, sudan biraz içmiş ve tadını beğenerek, suyun üstüne bir çeşme yapılmasını emretmiştir. Çeşmeye de güzel çeşme yani Schönbrunn adı verilmiştir. Ayrıca İmparator II. Maximilian, eskrim yapılması için alana, sülünler, ördekler, karaca ve damızlık domuzu ve eğlenceli avlanma bölgesi olarak hizmet vermesini için emir vermiştir. Bahçeleri ve çeşmeleriyle tanınan bin 200 odalı sarayın hayvanat bahçesi ise Avrupa'nın en eskilerindendir. Bu yazlık saray İmparator Franz Joseph'in eşi, Sissi adıyla tanınan İmparatoriçe Elisabeth'in en sevdiği mekandı. Bu arada Franz Joseph de bu sarayda dünyaya gelmiştir. Sarayın bahçesi 1696 yılında yapılmış, ancak Osmanlı kuşatmasında zarar gördüğünden, 1743ten sonra  Maria Theresia tarafından yeniden dizayn edilmiştir.



           Sarayın içinde fotoğraf çekimi yasak olduğundan burada sizlerle pek fazla fotoğraf paylaşamıyorum. Ancak oldukça görkemli bir saray olduğunu itiraf etmeliyim.
           Saraya girişte verilen sesli rehberlerde Türkçe seçenek de mevcut. Kulaklığı kulağınıza takıp bu sarayla ilgili tüm detayları dinleyebilirsiniz. Saray ile ilgili aklımda kalan şeylerden biri de duvarlarda yer alan resimlerde o zamanlar 4 yaşında olan Mozart'a da yer verilmiş olması. Mozart 1762 yılında (daha 6 yaşındayken) ablası ile birlikte bu sarayda İmparatoriçe Maria Theresia için konser vermiştir.


Sarayın içi kısa tur ve uzun tur olmak üzere bölümlere ayrılmıştı. Neyse ki Vienna Pass'lerimiz uzun turu kapsıyor ve sarayın diğer odalarını da gezebildik. Sarayın içi kadar dışında da pek çok gezilecek nokta var. Bahçe çok çok büyük ve elinizde harita olmazsa labirentler arasında kaybolabilirsiniz.



Fotoğrafların ortalarının beyaz olmasının sebebi, Pamir'in objektifi bi güzel parmaklaması ve benim bunu çok geç farketmiş olmamdır. İdare edin artık...

Yine ücretli bir ring otobüsü de var. Saatlerini takip ederek etrafı turlayabilirsiniz. Biz yürümeyi tercih ettik.




Bahçelerde dolaştıktan sonra hayvanat bahçesine yöneliyoruz. Burası da oldukça büyük bir alan. Pamir birçok hayvanı ilk defa canlı olarak görüyor. Hatta dışarıda özgürce dolaşan sincabı da kovaladı bi ara...Schönbrunn Sarayını ve bahçelerini çok beğendik. Ancak akşam 6'dan sonra sarayın bölümleri kapanmaya başladığından çıkmak zorunda kaldık. Geldiğimiz gibi metroyu kullanarak geri döndük.

Daha gezecek çok yer var ama sayfamızın sonuna geldik. Üzülmeyin, Viyana gezisinin geri kalanını okumak için tek yapmanız gereken aşağıdaki linke tıklamak.


Bunlar da ilginizi çekebilir;

 Viyana Gezi Rehberi bölüm 2
Viyana Gezi Rehberi Bölüm 2

 Viyanada ne yenir ne içilir?
Viyana'da Ne Yenir Ne İçilir?






       

0 yorum:

Yorum Gönder