Hoşgeldiniz

Umarım blogun yeni yapısını beğenirsiniz

Hoşgeldiniz

Blogumuz artık daha sık güncellenecek ve daha fazla içerik eklenecektir.

Hoşgeldiniz

Yakında yeni içerikler burada

Hoşgeldiniz

Umarız siz de blogumuza katkı sağlarsınız.

31 Mart 2015 Salı

Çok önemli duyuru!!!

          Sevgili Pamirseverler,
Sizlerle çok önemli bir haberi paylaşmak istiyorum. Bir iki gündür kendi kendine ayakta dengede  durmaya çalışan ve tek tek adımlar atan minik oğlumuz, birkaç saat önce Baba Kılınç'tan Anne Kılınç'a doğru kendi kendine tam #3# (yazıyla:üç:)) adım atmıştır. Bunu gördüğümüzde anne Kılınç'ın da benim de ağzımız kulaklarımıza  vardı. Anne Kılınç'ın gözleri doldu yine. Sevinçle anneannemizi çağırdık, meğer o da bugün bu durumun bir benzerini görmüş.  Yani minik Kılınç kendi kendine gözünü karartıp adım atabilir duruma gelmiş. Haa tabi hedefi gözünün kestirdiğinden uzaksa hemen emekleme pozisyonuna dönüp yerinden fırlıyor. Son zamanlarda en çok ayakta gezmeyi istiyor zaten. Tabi beni veya evdeki birini ellerinden yakaladıktan sonra. Öyle de güzel ayarlıyorki bu durumu. Diyelim ki oturuyorsunuz ve Pamir sizi yürüme arkadaşı olarak belirledi;
- önce emekleyerek gelip paçalarınıza tutunuyor
- dizlerinize  veya koltuğa elini koyup yukarı doğru tırmanıyor 
- bir eliyle elinizi (daha doğrusu bir parmağınızı) yakalıyor 
(Bunları dünyanın en önemli işi olarak yapıyor tabi, derin derin nefes alıyor, bazen dilinin ucu dudaklarının kenarında, uğraşıyor çabalıyor ama vazgeçmiyor :))
- sonra sırtını size dönüyor ve elinizi diğer eline geçiriyor (koşturma yönü sizinle aynı yönde olmalı, yoksa yavaşlatırsınız oğlumu)
- boştaki elini yukarı kaldırıp bekliyor (elinizi vermezseniz önünü dönüp süreci baştan başlatıyor)
-  yukarı kaldırdığı o sevimli parmaklarının arasına da diğer elinizi koydunuzmu fırlıyor yerinden. Bazen ayağa kalkmak için geç kalmış bile oluyorsunuz.
Bu haldeyken koşturmak ve top oynamak en sevdiği oyunlardan. Tabi top yerine yerdeki herhangi bir şeye de ayakla vuruyor ve "Goool" dememizi bekliyor. 

Minik böceğimin bu ilk adımları beni çok duygulandırdı bugün. Onun yeni bir şey başarmasını görmek beni çok mutlu etti ama bir de ne düşündüm biliyormusunuz, minik kuzum büyüyor ve bu durum çok hızlı gerçekleşiyor. Büyükler hep der ya "çocukların ne zaman bu kadar büyüdüğünü anlamadım, mezun oldular veya evlendiler veya başka bir sürü örnek ... Şimdi aynı şeyleri ben düşünmeye başladım. Galiba ben de o "büyüklerden" oluyorum yavaş yavaş. Kuzum büyürken onunla yeterince vakit geçirememek korkutuyor beni. Onun anlarını kaçırmak, birşeyler başardığında yanında olamamak istemiyorum. Buna ne kadar vakıf olabilirim bilmiyorum ama elimden geleni yapacağım. 

Bazen bu AN'ları kaydetmek için en iyi yol fotoğraf çekmek. İşten geldiğimde Pamir'i görmek ve onu severken de bolca koklamak, dokunmak, öpmek, ısırmak istiyorum. Bunlardan saklayabileceğim tek şey ise sadece  görüntüler. Bunun için birkaç hafta önce bir çocuk stüdyosu aramaya başladık ve her soruya bir yanıt veren çokbilmiş Google kardeşimiz bu konuda da bize yardımcı oldu ve sayesinde Tuğçe Hanım ile tanıştık. Bir Cumartesi günü stüdyoya gittik ve çekimleri yaptık, müthiş sevimli kareler çıktı ortaya. Çocuğunuz varsa mutlaka bunun gibi fotoğraflar edilmelisiniz bence. Fotoğraflar çekilirken Pamir'i oyalamak pek kolay olmadı tabi. Toplam 10-12 kare pozu seçebilmek için en az 3-4 saat uğraş verdik. Masal Bebek bu sırada Annesini biraz özlemiş olmalı. Kendisine buradan öpücükler...



Gördüğünüz gibi stüdyoda kuvvetli bir ekip çalışıyor. Şebeklikler, oynamalar, oyalamalar diz boyu. Burada  çekilen fotoğrafı paylaşma yasağımız var bu sebeple sizleri aşağıdaki görüntüye başbaşa bırakıyorum... 


Ve Pamir'in en tatlı 10 aylık pozları objektiften size kadar ulaşıyor.


Ve biz buna deli oluyoruz....

Sahi yazı yazmayalı 2 ay geçmiş, hiç uyarmıyorsunuz. Bu arada fotoğrafların geri kalanını görmek isterseniz bize bekliyoruz. 
Fotoğraflar için  Tuğçe Hanım'a, Serhat Bey'e, Öykü'ye ve en önemlisi Masal'a  çok çok teşekkürler...
Not: Mini Stüdyo Beylikdüzü'nde...

Yazıyı tamamlamadan, yıllar önce annemin şiirleri arasında bulduğum ve ilk defa o zaman okuduğum bir şiiri paylaşmak istiyorum sizlerle;

                   ANLAR (Moments)
Eğer, yeniden başlayabilseydim yaşamaya,
İkincisinde daha çok hata yapardım.
Kusursuz olmaya çalışmaz, sırtüstü yatardım.
Neşeli olurdum, ilkinde olmadığım kadar,
Çok az şeyi
Ciddiyetle yapardım.
Temizlik sorun bile olmazdı asla.
Daha çok riske girerdim.
Seyahat ederdim daha fazla.
Daha çok güneş doguşu izler,
Daha çok dağa tırmanır, daha çok nehirde yüzerdim.
Görmediğim bir çok yere giderdim.
Dondurma yerdim doyasıya ve daha az bezelye.
Gerçek sorunlarım olurdu hayali olanların yerine.
Yaşamın her anını gerçek ve verimli kılan insanlardandım .
Yeniden başlayabilseydim eger, yalnız mutlu anlarım olurdu.
Farkında mısınız bilmem. yaşam budur zaten.
Anlar,sadece anlar. Siz de anı yaşayın.
Hiçbir yere yanında su,şemsiye ve paraşüt almadan,
Gitmeyen insanlardandım ben.
Yeniden başlayabilseydim eger, hiçbir şey taşımazdım.
Eger yeniden başlayabilseydim,
İlkbaharda pabuçlarımı fırlatır atardım.
Ve sonbahar bitene kadar yürürdüm çıplak ayaklarla.
Bilinmeyen yollar keşfeder, güneşin tadına varır,
Çocuklarla oynardım,
Bir şansım olsaydı eger.
Ama işte 85’indeyim ve biliyorum
Ölüyorum…
                                                   Jorge Luis Borges


Yanlış anlaşılmasın ne şiir yazarım ne de okumasını bilirim. Anlardan bahsetmişken aklıma geldi işte. Ezbere yazmadım yani, CTRL+C ve CTRL+V muhteşem ikilisini kullandım. Biraz rötuş var sadece. Şair annemdir aslında. Belki bi gün onun da şiirleri yayınlanır blogda.


Şimdilik hoşçakalın.
Baba Kılınç...